Kuş gibiyim avuçlarında. Kulağıma eğilsen uçup gideceğim korkarak.
Nereye bilmiyorum.
Gidebileceğim bir yer olduğundan değil.
Korkudan.
Korkaklığımdan.
Canını acıttım çünkü önceden.
Belki onun için korkuyorum bu kadar her an hatırlayacaksın da beni istemeyeceksin diye.
Belki başka bir sebebi var.
Bilmiyorum.
İki renk var önümde. Kızıl biri diğeri siyah.
Kulağımda çok sevdiğim kadınlardan biri şarkısını söylüyor.
Winter rose.
Üşüyorum.
Ellerim buz gibi.
Parmaklarımı hissetmeden yazıyorum bunları.
Aklım sıra kendimi cezalandırmak bunun adı.
Ne yapacağımı bilemiyorum.
O kadar güçlüyüm ki ne yapsam bilmiyorum.
O kadar kendimdeyim ki hepsini hak ettigimi ve yaşamam gerektiğini biliyorum.
En dibine kadar yaşamalıyım.
Bulutlardan düştüm buraya.
Hayat kendini hatırlatıyor sadece.
Olmayacak şeyler yaşadığımdan değil.
Oluyor.
Hava soğuk diye üşüyorum.
Sıcak diye sevindiğim mutlu olduğum zamanlar ne kadar gerideyse mutluluktan ağladığım zaman da öyle uzak.
Çok uzak yollardan gelip yorulmuş gibiyim.
Etrafımdaki hiçbir şeyi gördüğüm yok.
Aylar geçti.
Yıllar geçecek.
Ben nerde ve nasıl olacağım bilmiyorum.
İsteyebilirim sadece.
Ama yaşayıp görmem gerek bir de.
Saatler geçiyor.
Gelmiyorsun.
Ellerimi hissetmiyorum.
Bekliyorum.