Mayıs 09, 2010
Ayna
Ne zaman vazgeçeceksin? Ne zaman rahat bırakacaksın kendini?
Sen seçmedin mi bunu? Sen istemedin mi? Yalnızlığı, onlarsızlığı? Şimdi arkalarından bakmak neden? Özlediğini sanıyorsun, ama kurtaramadın kendini... Özlemiyorsun ki sen, özeniyorsun. Herkes gibi olmaya, onlar gibi mutlu olmaya özeniyorsun. İmkansız olduğunu bile bile... Kendin kadar iyi bildiğin bir şey bu, mutsuzluk var içinde, hayatında, aynanda. Başkaları görebilecek kadar yakınlaşınca kaçmaya başlıyorsun. Görsünler bırak, mutsuzluğunu da çirkinliğini de görsünler, aç kapıyı, ama artık kapatma. Açar gibi yapıp kandırma kimseyi, çık ortaya "mutsuzum" de, "çirkinim" de. Ama söyle. Yaklaştıkça sır olma, yok olma. Kaybolma ortadan. Kaybolacaksan da geri gelme bir daha. Sorma neden diye, "sen" çünkü cevabı. "Çünkü sen."
Nedeni sensin her şeyin, başkalarını bırakıp gittikçe kendi kalbine saldırdın, hep kendini kırdın. Geri gelme artık. Bakma arkana. Bıraktıysan bırak. Unut. Yeter, düşme kendi peşine, kimseye bakma, arkada kalsın. Yaşa, bırak yaşasınlar. Mutlular işte, sen sadece kendini mutsuz ettin. Onlar toparlandı, sen kalkamadın.
Uzatmayacaklar ellerini, uzatsalar da sen bırakacaksın tekrar, gideceksin. Aynı hayatın içine girdiğin anda kaçacak delik arayacaksın, nefes alacak boşluk...
En yükseğe çıkmışken, boşluğa bırakacaksın kendini. Yeni baştan, en baştan... Yine aynı kötülükle...
Yeter artık, bak aynaya, kendine. Başkası yok orda sen varsın. Başkası olmayacak, olabileceğini hayal edeceksin sadece, yine bildiğini okuyacaksın.
Bakma arkana artık, büyümeye bak. Karşındakini sev önce, bak aynaya.
Kırma kalbini artık, bırak önce başkaları kırsın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder