Aralık 14, 2013

Titrek Mum Işığı

Ezberlediğim yollardan geçiyoruz yine.
Ama karşıma her an ezberlemediğim, hazırlıklı olmadığım bir şey çıkıyor.
Havalar yine soğuyor,
dinlediğim müziklerin temposu düşüyor,
kan akışım yavaşlıyor bazen,
üşüyorum fazlasıyla,
yerini piyanoya bırakıyor bütün enstrümanlar.
Hep bildiğim sokaklardan yürüyorum evime,
hiç görmediğim insanlar görüyorum bazen,
bazı evlerin ışığı her gece yanmıyor.

Davul sesi karışıyor bazen piyanoya,
ezberlediğim şarkılar çalıyor kulağıma.
Hep aynı yollardan geçip hep aynı müzikleri dinleyerek
ve hep o bildiğim soğuk havayı soluyarak kaç farklı şey hissedebilirim ki?
Hissediyorum işte.
Her defasında başka bir kimliğe bürünüyor ruhum.
O tanıdık mutsuzluğumun yerinde yeller esiyor.

Aralık 06, 2013

Hava Soğuyunca

En çok soğuk havalarda konuşuyorum kendimle.
En çok soğuk havalarda dinlediğim depresif şarkılar anlamlı geliyor kulağıma.
Çünkü kötü şeyler hep soğuk havalarda oldu.
Çünkü kötü şeyler hep soğuk havalarda olur.
Karanlık şarkıları bu havalarda keşfettim,
kalbim hep bu havalarda ağrıdı
ve en çok bu havalarda çıkmak istemedim kırmızı battaniyemin altından.

Gidenler hep bu havalarda gidiyor
ve ben hep böyle havalarda öğreniyorum kaybetmenin ne demek olduğunu.
Kalbini en çok bu havalarda kırdım o insanların; ama şimdi kalbimi kıran ne varsa tam da bugün affediyorum hepsini.
Önce kendimi affediyorum ama.
Yaptığım her şey için, söylediğim her kırıcı söz için.
Kendime çok kötülük yaptım.
Şimdi artık
Hava soğuk da olsa hızlı yürümüyorum,
kendime hep kızmıyorum.
Her yıl Aralık ayında girdiğim o iğrenç karanlığa bu sefer hayatımın en neşeli tüneli muamelesi yapıyorum.
Yıllar gösterdi ki,
her şey her zaman bizim beklediğimiz ve sandığımız gibi değil.
Ben yine dert edip yine bildiğimi okuyup, bildiğim gibi yapıp duracağım evet ama
bugün -nedense bugün- bu soğuk havada,
geçmiş yıllarda yaşadığım her kötü şey,
yerini gelecek yıl bu neşeli kararıma bıraksın diye kendim için bir şey yapacağım
ve her şeyi,
herkesi
Aralık ayını bile,
affedeceğim.



Ekim 08, 2013

Özgeçmiş









Uzun
Kırmızı saçları vardı
Kahverengi gözleri
Kocamandı
Gülüşü gibiydi gözleri
Umursamadan, düşünmeden atardı
Kahkahalarını
Umursamadan bakardı sevdiklerine
Kalabalıklar umrunda olmazdı
Karanlıktan korkardı evine yürürken
Ama geceyi severdi
Melankolikti
Ama mutluydu
Mutsuzluğunda keşfettiği şarkıları çocuğu zannederdi
Mutsuzluğuna sahip çıkardı
Hak ettiğini düşündüğü için belki
Belki öyle rahattı vicdanı

Karanlığı severdi
Karanlıkta yürümekten korkarak
Yere bakarak yürür
Ama başını dik tutmayı bilirdi
Kimselerin olmadığı kadar güçlü
Herkes kadar zayıftı ruhu
Kırılgan
Alıngan

Nefesini kesen her şeye sahip çıkardı
Aşk muamelesi yapardı birçok şeye
Anlamazdı istemediği şeyleri
Akıllıydı ama
Aşırı.
İnsanlarla göz göze gelince korkardı
İnsanlarla göz göze gelince gülümserdi
Yalnızlığı severdi
Kalabalıktan kaçardı
Ama kalabalıktı arkadaş grubu
Mafyasından masumuna,
Avukatından
Medyumuna kadar onlarca arkadaşı vardı
Yalnız değildi
Gürültüden korkardı
Öfkeyle birbirinin üzerine yürüyen insanlardan
Birbirine bağıran insanlardan
Birbirlerinin yüzüne baka baka yalan söyleyebilen insanlardan
Yalan söylemeyi sevmezdi
Tercih etmezdi
Ama her doğrusunu da herkesin bilmesini gerekli görmezdi

İsteyerek üzmedi kimseyi
Ama çok insanı üzdü
Kendi de üzüldü
Zamana inandı, güvendi.
Umutsuzluğa kapıldığı oldu
Yerinde duramadığı da.

Kocaman kahverengi gözleri kapanacak bir gün.
Kırmızı saçları solacak
Tahir'le Zühre'yi hatırlayacak sevenleri
Tahir'in Tahirliğinden bir şey kaybetmediğini anlayacaklar
Zühre onları sevmese de.

Yaşlanmaktan
Zamanın hızla akıp geçmesinden
Yaşamın bir anda hiçbir şey anlamadan
Barcelona'yı görmeden
Mykonos'ta nefes almadan bitmesinden
Her zaman korktu.
Panik duydu.
Depremden de
Üzerine koşturan köpeklerden de

Deliydi bazen
Öfkeli
Asabi
Her şeye sinirlendiği oldu
Tahammül edemedi kimsenin aptallığına
Kendi aptallıkları dahil
Affetmedi kendini
Çoğu insanı affettiği kadar

Sakinleşti sonra
Bir el ruhundaki bütün pislikleri aldı götürdü
Unuttu mutsuz hallerini
Yine delirmeye
Yine gülmeye
Yine saçma sapan hareketler yapıp
Kahkaha atmaya başladı
Siyah perdeyi kaldırdı bir el hayatından
Altından renkler çıktı
Hiç görmemiş gibi unutup
Görünce şaşırdığı renkler
Sakinleşti
Gözlerini kapadı
Gülümsedi
Sevdiği şarkıları yeniden dinledi
Kurallarını yeniden yazdı
Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen şeylerin
Bitmeyeceğine yine inandı
Hiç inanmamış gibi.

Eylül 21, 2013

Üç Mevsim


Karanlığın ortasında oturmuş insanları izlerken,
telaşlarını,
seslerini,
nelere önem verdiklerini,
nelere seslerini yükselttiklerini...
 Uzaklaşıyorum her birinden.
Ardımda duvarlar bırakarak geri geri atıyorum adımlarımı.
Başkalaşıyorum.
Başkası oluyorum artık.
Başkaları oluyorlar o anda.
Yalnız kalıyorum her gün.
Her seferinde biraz daha eksiliyor hayatımdakiler.
Boşluklarını doldurmayı canım istemiyor.
Boşluğumu dolduramıyorlar.
Gidiyorum
Hepsinden uzaklara
Başka şeyler yaşamaya uğruyorum.
Kalbim tekliyor,
arkamda bıraktığım bütün ağırlık üzerime üzerime gelirken,
kalbime baskı yaparken,
inat ediyorum.
Gideceğim.
Yalnızlıkla çıkacağım bu hayatın içinden.
Vazgeçiyorum senden
Benden
Bizden
Sırtım dikleşmeye başlıyor.
Yürüyorum.

31072013


Saniye saniye yaşıyorum hayatı.
Her geçen zamanda aklımın bir yanı korku dolu,
panik halde çırpınıyor,
zaman geçiyor diye.
Diğer yanım sakin,
yapılacakları iyi biliyor,
saçlarımı okşuyor,
her şey yolunda diyor.
Her şey yolunda mı sahiden?
Sayıkladığım şeyler elimde mi artık?
Sahiden hayatı böyle mi istedim?
Mutlu muyum kalbim?
Ah Mayıs!
Sarhoş oluyorum güneşinle, ruhum genişliyor, öyle uzaklara gidiyor ki geri dönmek üzere her seferinde.
Evet, biliyorum doğru yol üstündeyim.
Beklediğim, sabrettiğim zaman işte bu, geldi.
Ama isteklerim hiç bitmiyor.
Yolculuk bitmiyor, gezinmelerim durmuyor.
Hayatıma giren hiçbir şeyden temelli vazgeçemiyorum.
Saraygönüllüyüm ben anladım.
Herkes mutlu mesut yaşasın istiyorum gönlümde.
Mümkün mü?
Değil.
Durdum, baktım.
Bakıyorum.
 
09052013


Kelimelerim bitti sanki. Cümlelerim.
Kurmak istediğim cümleler çıkmıyor dilimden. Gittiler.
Herkes gitti.
Herkes çıktı hayatımdan.
Herkesi gönderdim.
Herkesten uzaklaştım.
Herkesi uzaklaştırdım.
Herkes bana baktı. Ben dönüp arkama bakmadan yürüdüm.
Aklımda bambaşka şeylerle, dünyanın sonuna kadar yürüdüm.
Gittim ben.
Hayatınızda yokum artık.
O gördüğünüz ben değilim.
Kalbimi kırdınız.
Kalbinizi kırdım.
Artık tamiri olmuyor hiçbir şeyin.
Teknoloji başka şeyleri tamir ederken asıl zarar gören seylere dokunamıyoruz.
Yapamıyorum bu hayatta sizinle.
Siz varken.
Gidin artık.
Bırakın beni yalnız.
Kendimle bırakın.
Aramayın
sormayın
nefret etmeyin
sevmeyin
yorum yapmayın
özlemeyin.
Kendinize saklayın bunları.
Çok yorgunum.


26012013

Nisan 09, 2013

Atlı Karınca

Dön.
Çığlık.
Müzik.
Dinle.
Karanlık.
Gör.
Tuz.
Tuzlu.
Konuş.
Sus.
Konuş.
Gör.
Duy.
Dinle.
Tuzlu.
Hareketsiz.
Islak.
Kırmızı.
Salıncak.
Dön.
Çal.
Bak.
Sil.
Gör.
Geç.
Bırak.
Terk et.
Sus.
Git.
Söyle.
Kapat.
Göz.
Tuz.
Kır.
Ver.
Git.
Sür.
Kurut.
Yürü.
Dön.
Otur.
Ver.
Çanta.
Tekerlek.
Tuz.
Islak.
Sokak.
Tekerlek.
Yaş.
Saç.
Rüzgar.
Çanta.
Ses.
Ses.
Ses.
Telefon.
Tuz.
Hırka.
Rüzgar.
Konuş.
Bit.
Bak.
Ağrı.
Yara.
Göz.
Hayal.
Bak.
Saç.
Otur.
Ağla.
Ağla.
Ağla. 

Ocak 07, 2013

- Kanat Sesleri -



Kuş gibiyim avuçlarında. Kulağıma eğilsen uçup gideceğim korkarak.
Nereye bilmiyorum.
Gidebileceğim bir yer olduğundan değil.
Korkudan.
Korkaklığımdan.
Canını acıttım çünkü önceden.
Belki onun için korkuyorum bu kadar her an hatırlayacaksın da beni istemeyeceksin diye.
Belki başka bir sebebi var.
Bilmiyorum.
İki renk var önümde. Kızıl biri diğeri siyah.
Kulağımda çok sevdiğim kadınlardan biri şarkısını söylüyor.
Winter rose.
Üşüyorum.
Ellerim buz gibi.
Parmaklarımı hissetmeden yazıyorum bunları.
Aklım sıra kendimi cezalandırmak bunun adı.
Ne yapacağımı bilemiyorum.
O kadar güçlüyüm ki ne yapsam bilmiyorum.
O kadar kendimdeyim ki hepsini hak ettigimi ve yaşamam gerektiğini biliyorum.
En dibine kadar yaşamalıyım.
Bulutlardan düştüm buraya.
Hayat kendini hatırlatıyor sadece.
Olmayacak şeyler yaşadığımdan değil.
Oluyor.
Hava soğuk diye üşüyorum.
Sıcak diye sevindiğim mutlu olduğum zamanlar ne kadar gerideyse mutluluktan ağladığım zaman da öyle uzak.
Çok uzak yollardan gelip yorulmuş gibiyim.
Etrafımdaki hiçbir şeyi gördüğüm yok.
Aylar geçti.
Yıllar geçecek.
Ben nerde ve nasıl olacağım bilmiyorum.
İsteyebilirim sadece.
Ama yaşayıp görmem gerek bir de.
Saatler geçiyor.
Gelmiyorsun.
Ellerimi hissetmiyorum.
Bekliyorum.