Mayıs 14, 2010

Beklenen


Öyle bir şey ki bu tarifi imkansız. Yani ben şimdi anlatmaya çalışacağım kimse anlamayacak tam olarak bu duyguyu biliyorum. Ama belki de, ne bileyim o kadar da zor bir şey değildir bunu anlamak. (Çelişki?)

Bugün mayısın ondördüncü günü. İkibindördün ondört temmuzunda tanıştığım -(aslında tarihlere bu kadar takıntılı değilim ama bazılarını hiç unutamıyorum)- arkadaşım, aynıyılın sekizağustosunda bana bir film verdi. Yaz tatilinin sıkıcılığı içinde birbirinden saçma filmler izlerken bu film bir devrin kapanmasına sebep oldu. Çok da iyi oldu.

"Bir film izledim hayatım değişti" klişesinde olmadım hiçbir zaman, kendimi özdeşleştirdiğim falan da yok hayali bir karakterle ama işte çok çok başkaydı. Çekmek istediğim fotoğrafların rengi böyleydi, yürümek istediğim sokaklar bu filmdeki sokaklar gibiydi, hayatım boyunca dinlemekten bıkmayacağım müzikler, bu müzikleri yapan adamın besteleriydi.
Ne zaman mutluluktan enerji dolu olsam, ne zaman kendimi yalnız hissetsem, ne zaman ağlamak istesem, kendimi ödüllendirmek istesem, hep bu filmi izledim. Çok izledim, çok dinledim. İşte ben seninle böyle tanıştım. Ne var ne yoksa dinledim sana dair, olay film müziklerinde değilmiş, sonra gördüm ki aslında hayata besteler yapıyormuş bu adam. Yağmurda, güneşte, mutlulukta, yalnızlıkta, kalp ağrısında, sevinçte, dansta, hüzünde, deniz kıyısında, toprak yolda, kendinizde olduğunuz, yaşayabildiğiniz her saatte, bu adam yanınızda yaşadığınızı fark ettiriyormuş.

Tanıştırdım seni herkesle, "benden çok sevmeyin ama" diye uyardım, öyle benimsedim ki çevremdeki insanların da aklına senin isminle gelir oldum zaman zaman. Tutkuysa tutku, aşksa aşk, böyle bir şey olmalıydı, hayatımın fon müzikleri gibi...

İnsanların listeleri vardır ya, ölmeden önce yapmak istedikleri mutlaka yapmak zorunda hissettikleri, gerçekleştirdiklerinde gözlerini arkada bırakmayacak şeyler... Benim somut bir listem yok ama hep çok istediğim şeylerden biriydi, senin karşında olmak, seni dinlemek. Bunun için bir gün ülkene gelmem gerekse bile bu benim hayalimdi. Şimdi duydum ki, sen geliyormuşsun benim şehrime. O gün gelene kadar ölür müyüm, ya da kocaman aksilikler olur mu, ya da sen vazgeçer misin bilmiyorum. Ama şimdi, şu an, yıllardır beklediğim şey sayılı güne düştü. Bu haberden sonra hayat daha güzel.

Amelie Poulain, Yann Tiersen'ine kavuşuyor.

Bu da burda kutlama şarkımız olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder