Mayıs 11, 2010

"Dünyanın en güzel..."


"Dünyanın en güzel..." diye başlayan cümleler kurmayı kimden öğrendim? Senden. Özgürken, sevgiyken...
Dünyanın en güzel yemeklerini yerken, dünyanın en güzel yollarında gezerken, dünyanın en güzel şehrinde, dünyanın en güzel manzarasında, dünyanın en güzel gülen, dünyanın en güzel 'yaşayan' insanıydım ben.

Dünyanın en iyi insanı benim arkadaşımdı. Dünyanın en çok şey bilen insanıydı. Gözümde...

Sonra, dünyanın en olmaz şeyini isteyen insan oldun sen, dünyanın en çabuk değişen, en mantıksız kararlarını veren... Dünyanınn en anlaşılmayan insanı...

Her şey en yüksekteyken bir anda nasıl yerle bir olabilir? Bir hayat bu kadar kısa sürede nasıl değişebilir? Değişiyormuş. Bunu da sana bakarak öğrendim.
Hala öğrendiğim şeyler var. Bir insanı severken neyi yapmamam gerektiğini gördüm sayende. Teşekkür etmeliyim.

Hala alışamadım, hayatımdan birilerinin çıkmasına... Kendim tercih etmiş olsam da, olması gereken bu olsa da... Büyüdükçe çoğalıyor ya hayatında insanlar, daha da büyüdükçe azalmaya başlıyorlarmış. Bunu da aslında biz seçmeseydik. Sadece ölüm olsaydı insanları hayatımızdan çıkaran, böyle olmazdı.

Kendimizi koruyalım derken aslında zarar veriyoruz, insanca. Sen yoksun diye ben kendimi korumuş mu oluyorum şimdi?

Yarattığın huzursuzluğun haddi hesabı yoktu, şimdi kendime haksızlık da etmeyeyim. O günler geldikçe aklıma saçmalama, diyorum. Aynı şeyler olacaksa hiç çıkma karşıma. Aynı şeyler olacak biliyorum. Değişmemiş olduğuna şaşıracağım bir de, böyle devam edecek sanırım hep.
Kabul etmek lazım.

Dünyanın en kabul edilebilir gerçeğisin sen. En değişmez...
Artık bırakmam lazım, dünyanın en güzel manzarasına tek başıma bakmam lazım. Seni düşünüp gülümsemeden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder